23 Ağustos 2012 Perşembe

Belgrad Ormanı

Karavanımız hazırladık!
ve hemen yola düştük; Belgrad ormanında 2 gece konakladık.. Ormandaki kalış maceramızı yakın zamanda paylaşıyor olacağız :) Bizi bekleyin!

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Yuvarlakçay

Sıcak günlerden bunalıp serinlik sevenlerin rotası olan Yuvarlakçay, Muğla'nın Köyceğiz ilçesinde bulunuyor. Doğa harikası olan bu yer asırlık çınar ağaçlarının gölgesinde soğuk suyun üzerine kurulmuş Çınar Restaurantı ile balık, tandır gibi lezzetli yemekleri yiyebileceğiniz olanak da sağlıyor.
Yaz kış aynı sıcaklıkta olduğunu öğrendiğimiz su 10 derece :) Karpuz çatlatan cinsten denir ya tam da burası için kullanabiliriz. Soğuk suda yüzmek isterseniz sanırım bir kaç saniyeden fazla duramazsınız. Öyleki bir cesaretle girdiğim suda en fazla 5-10 saniye kadar durup, bacaklarımı hissedemeyip etrafta tirtir titreyerek dolaştım. Eşim öyle mi! En sevdiği yer burası okadar uzun kalıyorki hayret edersiniz :)
Hatta iddia bile yapmış restaurant, 5 dakika durursanız meşrubat, 10 dakika durursanız yemek 15 dakika durursanız mezar taşı hediye diye :))







Dağın eteklerinden bir oyuktan çıkan bu suyu merak edip gitmeye karar verdikten sonra asıl maceramız başladı. Burayı öğrenen turistler uygun su geçirmez ayakkabı ve yürüyüş sopalarıyla hazırlıklı gelmişler. Ayaklarımda şıpıdık parmak arası terliklerimle başladık yürümeye. Terliğim kaçtı, yoğun soğuk su akışı ayaklarımı hissetmeme neden olsada sonuna ulaşmak harika bir deneyim oldu :)





terliğimin tekini bulduğumuzda :)


Asırlık çınarların beklediği suyun ve insanların sesini duyurmak için, Yuvarlakçay üzerine kurulması planlanan hidro-elektrik santraline ve bu amaçla yapılmakta olan doğa ve ekosistem tahribatına karşı Biz de Yuvarlakçay'ı korumaya destek veriyoruz.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Kalkan

Kalkan'a eşimin Almanya'dan ilkokul arkadaşını ve ailesini görmek için günübirlik gittik. Kalkan küçük bir koya kurulmuş liman yerleşkesi. Turizm merkezi olduğunu etrafınızdaki bir çok yabancı konuktan anlayabiliyorsunuz. Biraraya gelmeden önce limana inip halk plajında ayağımızı denize sokup, mekanlara göz gezdirdik. Heredot'un "yıldızlara en yakın yer" dediği Kalkan, yatların yanaştığı marinadan, yanyana dizilmiş barları, balık lokantaları, incik boncuk satanların yanısıra butikleri, pansiyon ve otelleri ile sıcacık butik bir ilçe burası.

Minik bir halk plajı bulunuyor. Şemsiye ve şenzlogların uygun fiyata kiralayabiliyorsunuz. Plajda birde soğuk su havzası var. Okadar soğukki Kalkan'ın bunaltıcı sıcağında çok iyi geliyor :)
Sahil boyunca uzanan farklı konsepte dekore edilmiş cafelerinde buzlu kahvelerinizi yudumlayabileceğiniz alanlar oldukça fazla.






Plajdan sıkılıp farklı koylara gitmek isterseniz tekne turları bu isteğinizi hemen karşılıyor. Biz bir kaç tane tekne turu yapanların panolarını çektik. Dilerseniz buralardan bilgi alabilirsiniz.





Hepberaber olmak için bir gece konaklamak üzere Aşiyan Hotel'de kaldık. Sahiplerinin sıcak karşılamaları ile evinizde hissedeceğiniz bir butik burası. Dinlenmek ve çocuklarla vakit geçirmek için uzun bir süre havuzda geçirip dik yamaçlara kurulmuş villaları, Kalkan'ın konumunu seyredaldık.




Akşam eğlence durağı olarak barları ve restaurantları seçebilirsiniz. Olimpiyat zamanına denk geldiğimiz için sokaklara yayılmış sandalyeler, barkavizyon ile yansıtılmış ekran tatile gelenleri coşkulandırmış ve bir okadar da heyecandırmıştı. Öncelikle akşam yemeğimizi yemek için sahilde bulunan şık bir restaurantı seçtik. Korsan Meze adındaki bu yerde sakin, hoşça vakit geçirdikten sonra, Kalkan'ın küçük ama herşeyi bulabileceğiniz sokaklarında dolaşmaya başladık. Hayli kalabalıktı. Hediyelik eşya olarak ben bu el yapımı çini tabakları beğendim. Ama farklı alternatifler seçmek isterseniz incik boncuklar, el boyama halılar, etnik kıyafetler de satın alabilirsiniz.





Atilla'nın Almanya'dan ilkokul arkadaşı Hakan ve Bochum'da Kleingut adında kafesi olan eşi Katharina...


Kalkan'dan ayrılırken bizi yolculayan Aşiyan Hotel sahipleri ve Eşimin arkadaşı... 



13 Ağustos 2012 Pazartesi

Kaputaş Plajı

Kaş ve Kalkan arasında yer alan Kaputaş Plajı; Akdeniz'in tüm renklerini sunan bir plaj. Turkuazın belirginliğini ve tüm tonlarını burada görebileceksiniz.
Kalkan'da kaldığımız gün 7 km uzaklıkta olduğunu öğrenince merak edip gittik. Yolun üzerinde sıra sıra arabaların park ettiğini gördüğünüzde geldiğinizi anlıyorsunuz. Araba yolunun aşağısında kalıyor ve kanyonun ağzında yer alıyor.  Yer altından akan sular kum ve çakıllar arasından süzülerek denize serinliğini veriyor. Eğlencesi ise büyük dalgaları... :)
Dik merdivenlerden (saydığım kadarıyla 180 küsür basamak :) ) inerek ulaşacağınız plajda duş ve büfe bulunmuyor. Ama üzerinizi değiştirmeniz için kabin yapılmış.

Buranın yapımında meydana gelen iş kazasında 4 işçi hayatını kaybetmiş, bizde anmak için çektiğimiz tabelayı aşağıda sizinle paylaşıyoruz.














9 Ağustos 2012 Perşembe

Saklıkent Kanyonu

Saklıkent Kanyonu, merak edip gitmeyi çok istediğim bir doğa harikasıydı. Eşimle birlikte Kalkan'dan dönerken rotamızı oraya döndürdük. Yaklaşık 15 km uzunluğunda olan Saklıkent Kanyonu'nun keşfedilme hikayesi çok yakın bir tarihe dayanıyor. Rivayete göre bir çobanın keçisinin buraya kaçması ve peşine düşmesi sonucunda keşfedilen kanyon, çevrenin de merak konusu olmasıyla Çevre ve Orman Bakanlığı Saklıkent'i Milli Park ilan ediyor. Özel firmaların da burayı geliştirmesiyle Saklıkent bugünkü halini almış...

Saklıkent'e girdiğinizde arabanızı park edeceğiniz bir hayli geniş bir otapark arazisine rastlıyorsunuz. Yeme içme yerlerinin fazla olması, rafting, hediyelik eşya yerleri ile arayacağınız herşeyi bulabiliyorsunuz.

Kayaların altından soğuk su kaynakları fışkırıyor diyebilirim. Her yeme içme yerinin önünde soğuksu havzası ile oluşturulmuş küçük göletler bulunuyor, ördeklerde içinde mutlu yüzüyorlar. Akıntının çok fazla olduğu akarsu kenarlarına da sıra sıra yemek yerleri yapılmış, neredeyse oturduğunuz yerden ayaklarınızı suya sokabiliyorsunuz. Soğukluğuna uzun süre dayanabilirseniz tabii... :)




Kanyona girmeden önce kıyafetlerinizin ve ayakkabılarınızın buraya özel olması gerekiyor. Suya gireceğinizi göz önüne alarak giydiklerinizin uygun ve kaymayan ayakkabılarınızın olması şart. Eğer hazırlıksız geldiysenizde telaşlanmayın; plastik ayakkabıları satın alabileceğiniz gibi kiralayadabiliyorsunuz. Ben pembe plastik ayakkabıları 10Tl'ye aldım. Kiralama ise 3 Tl'den oluyor. Kanyon dar ve uzun olduğu için herhangi bir taş düşmesine karşıda kask giymenizi tavsiye ederiz.
Giriş ücreti ise tam 5Tl öğrenci ise 2.5Tl.




Saklıkent Kanyo'nuna girdiğimizde heyecanlandım :) zorlu bir yürüyüş parkuru önünüze çıkıyor. Su çok soğuk ve şiddetli aktığından dengenizi kaybedip düşüp sırılsıklam olma ihtimaliniz bir hayli yüksek :)










Güzelleşmek ve eğer kalabalık bir grupla geldiyseniz çamur savaşı yapmak için birebir! :)
Ben de çamurdan güzelleşmek için heryerime sürdüm, sonrasında buz gibi suda temizlenmek sizi dinç tuttuğu gibi teninizi de ipeksi bir doku bırakıyor.


Sanırım çamurlandıktan sonra eşimin güzelleşmek yerine
çirkinleştiğimi ifade eden bakışlarını unutmayacağım :)




Eğerki dirençliyseniz eşim gibi soğuk suda kalabilirsiniz. :)


Dönüş yolumuzda ise çamurla kayalıklara adımızın başharflerini yazdık, çoğu kişininde yaptığını göreceksiniz, siz de gittiğinizde yapıp fotoğrafını bizimle paylaşın :))



Maceraya atılmak istiyorsanız rafting burası için en uygun yer.