Şirin mi şirin bir köy burası, İzmir'in Selçuk ilçesi'nde gizlenmiş ap ayrı cennet...
Bu aralar haberlerde de adına sık rastladığınız bir yer... Öyleki kıyamet bereketi yaşıyor resmen. Özellikle de 21 Aralığı seçen turistler şimdiden otellere rezervasyon yapıp doldurdular bile. Çünkü 21 Aralık Maya takvimine göre kıyametin kopacağı tarih ve etkilenmeyecek tek yer Şirince Köyü...
Tabii bunlar kulaktan kulağa yayılan bir batıl inanış. Ancak cennet gibi olan bu yerin hiç birşeyden etkilenmeyecek olacağını bilmek ve orda yaşamak ayrıcalık olsa gerek.
(Aslında 5 yıl evvel Ablam,yiğenim, ablamın en yakın arkadaşı Tülay Abla ve kardeşi benim de ekurum Nilüfer ile birlikte gelip Efes, Meryemana ve Şirince'yi gezmiştik, ancak bu ikinci geliş Eşimle birlikte olunca keyfi ve hazzı bir farklı oluyor :) )
--
Tarihi
"Dağdaki Efes" adıyla anılan bu köy, köklü geçmişe sahip. Köyün adının geçmişinde Çirkince diye anıldığını biliyor muydunuz? Dağdaki köyün varlığını gizlemek için çirkince denip duruluyormuş o dönemde. Sonra adını Kırkınca olarak almış. Şirince, Helenistik dönemden kalma; Bizans döneminde değişime uğramaya başlamış. İncir üretimiyle ünlü bu Rum kasabası, bağcılık, şarap ve zeytinciliğe dayalı ekonomisiyle biraz sekteye uğrasa bile şuanda turistik önemine paralel Türkiye'de ün kazanmış meyve şarapları içimi ve hediyelik götürmek için oldukça ideal.
--
İzmir'e vardığınızda Dünyanın en büyük açık hava müzesi olan Selçuk ilçesine doğru
tabelaları takip ederken, dağın tepesinde tüm heybetiyle Selçuk Kalesi karşılıyor sizi.
Görünen sur duvarları Bizans, Aydınoğulları ve Osmanlı dönemine ait olduğunu öğreniyoruz.
---
Şirince tabelasından saptığımızda dağın eteklerinden tepeye doğru yeşillikler içerisinde
yolculuğumuz başlıyor. Ve tüm şirinliği ile Şirince Köyü'ne hoşgeldiniz yazısı karşılıyor.
|
Nüfus: 570 |
Aracınızı park ettikten sonra, tur otobüslerinden inen turist akınına siz de kendinizi kaptırıyor ve
yine şirin mi şirin Şirince Köyü Expresi ile karşılaşıyorsunuz. Dilerseniz bu trene binip
köyde tur atabiliyorsunuz. Ancak biz ayaklarımıza kuvvet diyerek etrafı kendimiz keşfe çıkıyoruz.
Tanzimat'tan Cumhuriyet'e eğitim tarihi müzesini görüyor ve ücretsiz gezebiliyorsunuz.
|
köy evi |
|
Nutuk |
Müzenin bahçesinde yer alan restaurant kısmında yemek yiyebiliyor, şarap tadımı yapabiliyorsunuz. Ancak yoldan gelip guruldayan karınlarımızdan gelen sesi bastırıp hemen gördüğümüz yere oturmayalım diyerek biraz daha sabrediyoruz :)
Patika yollardan tırmanmaya başlarken Şirince'nin evlerinin sıra sıra dizilmiş tablo gibi görüntüsü bizi büyüsü altına almayı başarıyor.
Tepelere doğru çıktıkça açlığımızı gidermek için kahvaltı yapacağımız bir yer arıyor, bahçesinde Rum-Türk kardeşliği anısına yaptırılmış çeşmesi ve bir okadar güzel açmış çeçekleri ile mis gözleme kokuları eşliğinde içeri girip tavana doğru baktıkça kırmızı süs biberlerin salınışını izliyor, köyün genelini göreceğimiz masaya oturuyoruz.
Sınırsız çay ve kahvaltılık istiyoruz. Masamız reçeller, salçalar, menemen, gözlemeler, zeytinler, peynir çeşitleri ile bezeniyor... Köy ekmeği ise sıcacık kokular yayıyor.
HEpsini yerim bitiririm düşüncesi bir zaman sonra karında şişliğe yol açsa da mutluluk yayılıyor vucudumuzdan :))) Yürüyüş bahanesiyle keşife devam ediyoruz.
Çocukların etrafına toplandığı, gördüğü ilgiden bir hayli memnun olan köpekle karşı karşıya geliyoruz.
Tek dişi dışarda olan bu irice köpeğin gelen turistlerle fotoğraf çektirdiği
profesyonel duruşundan belli oluyor :)
Hediyelik eşya bakmak için çarşıya giriyoruz. Türk Bayraklarıyla bezeli bu çarşıda şile bezinden yapılmış el işi kıyafetler, işlemeler, köylülerin ördüğü patikler, yelekler, magnetler en göze çarpanlardan. El yapımı oyuncak bebekler benim en sevdiğim oldu. Karadut şurubundan, meyve kokuları ile aromalı şaraplar ise en çok tercih edilenler oluyor.
Dolaşmaktan çok yorulduk dediğimiz sırada imdadımıza burda çok yapılan damla sakızlı Türk kahvesi yetişiyorr ve köy kahvesi gibi sarmaşıkların altında oturuyor. Ateşte pişen kahvelerimizi yudumluyoruz.
Şirince Köyü'ndeki evlerin tamamı ahşap, bazıları bakımsız yanmış ya da yıkılma tehlikesi içerisinde ancak bazıları varki resterasyona uğramış bakımlı gövdeleriyle hayran bırakıyor.
Bir evin ise kapı, pencere kenarlarındaki süslemeleri dikkatimi çekiyor, okadar güzelki detay karelerimin içerisinde en beğendiklerimden.
Kiliseye doğru yol alıyoruz. St. John Baptist Ortodoks Kilisesi M.S. V. yüzyıla dayanıyor.
1832 yılında restore edilerek ziyarete açılmıştır.
|
Arkamızda ortada kiliseyi görebilirsiniz :) |
Meryemana'nın olduğu dilek çeşmesi ise ilginçti. Kuyu gibi bir delik olan yere dileğinizi tutup paranızı attığınızda kuyunun hareketinden dolayıdır ki paranız ya delikten aşağı düşüyor ya da çevresine... Böylelikle dileğinizin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair tahminde bulunabiliyorsunuz.
Kiliseye girdiğimizde tavandaki işleme ve kirişlerdeki İsa figürleri her nekadar tahribatta edilmiş olsa bugüne kadar korunmuş...
|
Kilisenin demir parmaklı penceresinden görünen Şirince Köyü. |
Patika yoldan köyün içine doğru ilerledikçe tam da narların ağaç dallarından yere sarkmış zamanına denk geldiğimizden taze nar suyu içiyoruz. Kahvede oturmuş yaşlı amcalara denk geldiğimde ise bu kareyi çekemeden duramıyorum. En hoşuma giden kare bu olsa gerek :)
Ve Şirince Köyü bizi uğurluyor...