Aklımı bıraktığım ada Santorini...
Sabah uyanıp güzel bir kahvaltıdan sonra gemimizin açıklarda demirleyişi ile sislerin arkasında büyülü devasa şekliyle duran ada sizi etkisi altına alıp heyecanlandırıyor. Öyleki cevabını hemen öğrenmek istediğiniz sorularla, biran evvel keşfetme güdünüz vücudunuzu sarıyor.
Sanki dağın tepesine kar yağmış etkisiyle beyaz evleri, katman katman oluşmuş dağın gövdesini incelemeye başladığınızda ise bu oluşumun nasıl bir volkanik patlama ile
bu hale geldiğini mucize olarak nitelendiriyorsunuz.
Adanın yapısı gereği gemilerin yanaşamayıp tender botlarla aktarma için heyecanla sıranızı bekliyorsunuz. Kısa bir bot ulaşımı ile volkanik yapının genel görünüşünü hayranlıkla izleyip adaya ayak basmanın keyfine varıyorsunuz.
Burda sizi bir free shop ile hediyelik eşyaların olduğu küçük bir yer karşılıyor. Hemen almak için acele etmeyin, yukarda daha nelerle karşılaşacaksınız. Tepeye çıkmak için 3 yol var :) teleferik ile 4€, eşşeğe binerek 5€ ve hiç bir ücret ödemeden 580 adet basamağı çıkabiliyorsunuz.
Ne kadar sporcu da olsak daha fazla gezmek için enerji depolamak durumunda olduğumuz için teleferiğe de her zaman binebileceğimizden eşşeklerle çıkmayı tercih ettik, adanın yerlileri "donkey donkey" diye seslenip yönlendiriyorlar :) Eşşekler yolu okadar iyi biliyorki bindiğiniz yukarıyı tımnamak için yola koyuluyor. Arada soluklanıyorlar tabi. Hani derler ya dünyanın kahrını eşşekler çeker diye, orda birebir gerçeğini yaşıyorsunuz. Hani üzülüyorsunuz da 580 adet basamağı çıkmayı göze almayıp günde kaç kere çıkıp inen eşekleri ki üzerlerinde farklı farklı kilolarda insanlar... İş ticarete döndüğünden ve adada sembolik haline geldiğinden çok da birşey diyemiyorsunuz...
580. basamağın sonuna geldik :) Eşeğe binmek okadar da kolay değildi sol tarafımızın uçurum olduğunu gördükçe ve eşek bazı zamanlarda o tarafa doğru gittikçe ayaklarımda bir titreme hissettim. Hatta çoğu fotoğrafımda yüzümde bir endişe var :)
Ve keşif duygusu yine zirvede! Bu anlarda eşimle el ele verip beyazın hakim olduğu güzelliği izlemeye koyuluyoruz.
Daracık sokakları mini mini yanyana sıralanmış mavi pencereli evleri ile mavi kubbeli kiliseleri, luks havuzlu butik otelleri, eşsiz manzaraya bakan cafeleri ile ap ayrı bir yer Santorini Adası. Bir kez görülesi değil Santorini, bir kaç gez gidip gün batımını, gecesini, gündüzünü tekrar yaşanılası...
Dolaştıkça keyfine vardığımız her sokağın bağlantısında farklı süprizle karşılaşıyoruz. Bazen sizi içine çeken kilisesi bazende mavi camlarından içeri bakmak istediğiniz evleri ile ada halkınında alışık olduğu bir trüstik gezi çerçevesinde keşfimizi yaptık.
Hediyelik olarak kumaş çantaları en beğendiklerim arasında oldu fiyatları da uygun, bi kere gelince insan almadan da geçemiyor. Santori desenli plaj havluları da ilgi çekici. Her adanın kendine özgü sembolleri ile buzdolabı magnetleri bizim her adada muhakak aldığımız mini hediyeliklerimiz oldu.
Yine motor kiralama yerlerinden birine girerek adanın diğer taraflarında neler olduğunu öğrenmek için harekete geçtik. 22 € ve motorunu garantiye almak için 50 € vererek motorumuzu seçtik.
Yola çıktığımızda katman halindeki volkanik yapı üzerine beyaz taşlarla çiftlerin baş harflerinin yazıldığını gördük. Volkanik yapının üzerine dizilen harfler aşktaki sonsuzluğu yansıtması manasına geldiği için eşimle birlikte baş harflerimizi dizdik. Sevgimiz sonsuz olsun!
adanın öbür tarafına ulaştığımızda Oia adındaki köy karşımıza çıktı. Mini bir kasaba. Deniz mahsüllerinin yeni yakalanıp gelindiği gözünüzün önünde kalamarların temizlendiği bir yer burası.
Siyah iri taneli pilajınıda çok merak ettiğimizden haritada belirlediğimiz pilajına doğru yola çıktık. Herkes beyaz evlerin olduğu yeri geziyor olmalı ki pilajlar bomboştu. Sahilde yanyana dizilmiş restuarantlar, canlı müzik yapacak gruplar hazırlık aşamasındaydılar.
Gezilecek yerlerin bukadar olduğunu görüp tekrar merkeze geri dönmek istedik. Motoru teslim ettiğimizde bir hayli gemiye zamanımız vardı. Tekrar Beyaz evlerin arasına dalıp gözümüzden kaçan detayları tekrar tekrar gözden geçirdik. Ara sokakları gezerken gözümüze çarpan sanat galerileri, mini butik takıcılar, hediyelik eşya satan farklı dükkanlar, yorulan ayaklarınıza masaj yapan minik balıklarla bezenmiş dükkanlar...
580 basamağı inmeyi aklımıza koyduğumuzdan enerji toplamak için çok cazip görünen dondumalardan seçerek (1 topu 2 €) elimizde küllah eşşiz manzarayı izleye izleye merdivenleri teker teker enmeye başladık. Yokuş aşağı kolay olacağını düşünmüştükki günün yorgunluğuda olsa gerek ve bacağa yapılan baskınında fazlalağından bi zaman sonra dizleriniz titremeye başlıyor. İnmeden önce tatlı birşeyler yemeniz şart :) Videoya aldığımız bu anlarda eşimle sohbet ede ede inerek, gayet eğlenceli zaman geçiriyorsunuz.
ve gemimize götüren bota binip açıldığımızda bir kez daha Santorini Adası'nın ne kadar güzel olduğunu düşünüp bir daha gelir miyiz acaba diyerek hayellere daldık...