24 Mayıs 2013 Cuma

Güveçte Türk Kahvesi


facebook adresi için tıklayın!
Eğer bu soruya "denemedim" diyorsanız adresi işte burada! Türk kahvesiz günü geçirmeyenler, güne kahvenin kokusuyla başlayanlar, gün ortasında arkadaşlarla sohbet ederken içenler bir de güveçte yapılmış Türk kahvesi'nin bol köpüğünden içip sunumuyla keyif almak istiyorlarsa çömlekçi çarkının hala hızlıca dönüp maharetli ellerle şekillendiği Çömlekçi Hasan Usta'nın kızının açtığı bu cafeye uğramaları gerekiyor.
Göksu deresinin yanında yer alan bu şirin cafede ağaçların gölgesinde oturuyor sabırla çömlekte gelecek kahvelerimizi bekliyoruz güne ayılmak için eşimle. Atilla'nın spor akedemisinden arkadaşı olan Hasan Ustanın kızı Şebnem işletiyor burayı.



Türk kahvesinin yapılışı kadar içiminin de bir usulu var. Sunumu ile aheklenmiş olan çömlekte türk kahvesinin yanında ikram edilen lokum ve su zenginlik katıyor. Sudan bir yudum alıp ağzınızı çalkaladıktan sonra çömlekteki Türk Kahvesinin eşsiz tadına bakıyorsunuz. 
Kokusu ile zihninizi canlı tutarken kahvenin faydaları da cabası. 



Kahvemizi bitirip hala canlı tutulan üretime devam eden atölyeye gitmek için sabırsızlanıyorum. 


Küçük çömlek saksıların içine dikilmiş bu kaktüsler rengarenk, hediyelik olarak alabileceğiniz alternatif bir karnaval oluşturuyor. Çömlek saksılar, Türk Kahvenizi yudumladığınız çömlek fincana kadar bir çok çeşit bulabileceğiniz üretiminin hiç durmadığı bir yer burası.



Hasan Usta ile ilgili bilgiyi linkten okuyabilirsiniz. Sanat çevresinin yakından tanıdığı Hasan Usta'nın atölyesinden bir çok ünlü seramikçi, ressam geçmiş birlikte çamur yoğurmuşlardır.



17 Mayıs 2013 Cuma

Yazının yolculuğu


İnsanoğlu, tarih boyunca, duygu ve düşüncelerini söz kadar işaretlerle, çizimlerle en çok da yazıyla ifade etmiş. Bazen bir çivi geçmiş eline bazen bir kuş tüyü... Hayal gücü ile harmanlanıp hayatın sahnelerine düşen tüm bu ifadeler, başka bir araç aramış kendine, kalemle buluşmuş. (Alıntıdır)

Teknolojinin ilerlemesiyle klavyedeki harflere basarak arama çubuğunda yazdıklarımıza ( biz yanlışta yazsak o düzelterek ) saniyeler içerisinde ulaşıyoruz. Şimdi ise o klavye gördüğümüzü, tattığımızı, dokunduğumuzu, işittiğimizi döküyor ekrana... Ve binlerce, milyonlarca kişi ulaşıyor yaşadıklarımıza...(henüz milyonlara ulaşamasakta) Bloğumuzu takip eden, yorumlarını bizimle paylaşan herkese teşekkürler.

Evli ve yolda :)

Likya World Ölüdeniz

Aralık'tan beri bu günü bekliyorduk. Karanlık soğuk havalarda yazın geleceğine bir türlü inanmasanız ya hooooop diye yaz geldi :)

Akdeniz'in ışıl ışıl parlayan güneşi... Babadağı'nın kucakladığı bir koyda, denizin mavisinin tonlarını görebildiğiniz bir yer burası. Büyük bir alana kurulu otel size bir çok imkan sunuyor. Spor alanları, aktiviteler ve turlarla canınızın hiç sıkılmayacağı, bir çok farklı manzaraya karşı gireceğiniz havuzları ; havuzdan sıkılanların kendilerini güneşin altında bronzlaşmaya atacakları sahili ile pırıl pırıl denizi; hamam/spa/sauna/buhar odası ile kendini şımartmak isteyenlerin, yine farklı alanlarda zengin açık büfe yemekleri, alternatif arayanlar için restaurantları, aile olarak gelenlerin çocuklar için kapalı/açık yüzme havuzları, çocuklar için tasarlanmış oyun evleri, akşam etkinlikleri ve aklınıza gelebilecek herşey burada düşünülmüş.

Bu gezimiz  etstur'dan erken rezervasyonla alınmıştır. www.lykiagroup.com















7 Mayıs 2013 Salı

Uzunya Demirciköy

Karavanımızı iyice sezona hazırladık. Haftasonlarını değerlendirmek üzere Kilyos taraflarındaki Demirciköy Uzunya'ya gittik :)

Uzunya; ormanlık alandan geçtikten sonra bir anda önünüze gelen muhteşem bir koy. Uzunya adında bir restaurantı ve karavanların yerleştiği, sahilinden denize girebileceğiniz, ormanında trekking ve bisikletle gezebileceğiniz herşeyin bir arada olduğu bir alan.



Güneş biraz bulutların ardına saklanıp hafif serinlik versede, restaurantta istediğimiz  şallarla açık havada oturmanın tadını çıkarıyoruz. Taze taze balık çeşitlerinin tadına bakacağınız lezzetli mi lezzetli bir restaurant Uzunya. Uzaklarda sıra sıra demirlemiş gemilerin manzarası eşliğinde keyifle balığınızı yerken, çocukları olanların hemen de ailelerinin gözlerinin önünde kıyıdan denize taş atmalarını izliyorsunuz huzurla.  Balıktan sonra tatlı olarak cevizli helvayı denemeyi unutmayın!


Geceyi biraz soğuk ve derin bir uyku ile geçirip sabah mis gibi bir havaya uyanıyoruz. Zengin çeşit kahvaltımızı Uzunya restaurantında yapıyoruz. 
Köpekleriyle gelenler çimenlerin üzerinde gönüllerince gezip koşan evcil dostlarıyla zaman geçiriyor.
Sizlere önemli bir not: aman rezervazyonsuz haftasonları gelmeyin. Sabahları okadar kalabalıkki yer bulmakta zorluk çekebilirsiniz.


Kahvaltıdan sonra keyif koltuklarımıza oturup, güneşe yüzümüzü verdikten sonra şehrin elektiriğini atmak için ayaklarımızı toprağa basıyoruz. Papatyalar ayaklarımızın altına serili. 


Sabah erkenden trekking için gelen gruplarla karşılaşıyoruz. Biz de karavanımızdan çıkardığımız bisikletlerimizle ormna doğru yol alıyoruz. Eşimin kondisyonu mükemmel olduğu için gerisinde kalsamda bana antreman oluyor.



İstanbul'un içinde İstanbul'dan kaçış noktalarından biri de işte burasıydı! Siz de sevdiklerinizle akşam yemeğine ya da sabah kahvaltısına gitmeye ne dersiniz?


10 Nisan 2013 Çarşamba

Kuşların Göçü Sarıyer Keskin Viraj

Rumeli Kavak'ında kahvaltımızı yaptıktan sonra ağaçların yok olduğu öbek şeklindeki tepeyi görünce 3. köprünün ayaklarının yapılacağı yer olduğunu tahmin ettik. Motorumuza atladığımız gibi 3. köprünün yapılacağı yere doğru muhteşem bir manzaranın ve ormanlık alan eşliğinde yol aldık. 

Askeriyeye gider gibi ilerlediğinizde bekçi kulubesi karşıladı bizi. Bekçi Kastamonu'ndan yeni gelmiş, hemen çay demlemek istedi bize, biraz sohbet edince 4 senede biteceğinin duyumunu almış köprünün. Nasıl rahatlatacak bu köprü İstanbul'u? dedi, herkes çoluğuna çocuğuna araba alırsa... diye iç geçirdi... 

Biz de motorun üstünde derin bir tartışmaya daldık. Bilenleriniz varsa Yedigöllerin yolu kötüdür. Hatta neden böyle kötü turizm cenneti insan yollara asfalt döker diye söylenirseniz amaç başkadır; çok kişinin gelip gitmesini önlemek, tahribatı engellemek içindir. Eşim Atilla'ya da aynı örneği verdim. 3. köprü buraya yapılırsa Karadenizin kuvvetli rüzgarları kiri pisliği önlerken, Kısırkaya, Garipçe gibi henüz bakir olan bu yerler, bu ormanlık alan bir anda arabaların egzoz dumanları ve insanların akımına uğrayacak...

----------------------------------------------

Sarıyer keskin viraja geldiğimizde bir grup ellerinde dürbün, teleskoplar kurulu, bir kaç fotoğrafçıyla karşılaştık. Belgeselde izlediğimiz bir an canlandı gözümüzde Kuş Göçüne bakıyor olmasınlar!



Ümit Bey ile tanıştık. Doğru kişiyle iletişime geçmişiz meğer... Arabasından çıkardığı kuş bilimleri kitabı ile geçen kuşlardan örnekler göstermeye başladı. Leylek, Şahin, Saz Delicesi, Balık Kartalı, Atmaca, Kerkenez... daha niceleri bu üssü kullanarak Avrupa ülkelerine geçiyormuş meyer. Her yıl Nisan'ın ilk haftasından Mayıs'ın ilk haftasına kadar süren bu göçe  bizler bilmeden seyirci kalırken, onlar papulasyon durumlarına hangi türlerin geçtiğini tek tek kayıt altına alıyorlar. 


Biz de o sırada Leylek geçişine şahit olduk. Leyleği havada gördük! Bu sene çok gezeceğiz :)


Her yıl bu göçü izlemek üzere Almanya, Portekiz, Ekvatordan, USA'dan gelen kuş gözlemcileri sabah saatlerinden akşam saatlerine kadar tüm gün Sarıyer Keskin Viraj'da gözlemliyorlarmış. Kanat boylarının 2.30 cm olduğunu görüyor 


Ümit Bey ile sohbet ederken Kuşların göç üssü bu hava akımı ise 3. köprünün ve yeni yapılacak havaalanının kuşların göçüne etkisi olacak mı? diye sordum. Kanayan yaralarına parmak basmışım meyer... 3. köprü bildiğiniz üzere Marmara Denizi'nin Karadeniz'e açılan noktasında yapılıyor olacak. Kimine göre tarla, arazi, bina değerlendi yatırım olarak düşünürken; kimileri için ise, kendi yaşamına önem verdiği gibi gelecek nesillere de yaşanacak bir dünya bırakmak istiyor.
İKGT (İstanbul Kuş Gözlem Topluluğu) olarak gerekli mercilere bir çok yazı yazmışlar toplantılar olmuş. Sebep-sonuçları hakkında konuşmuşlar. Ancak gerekli ehemmiyetin gösterilmediğini düşünüyorlar. 3. Köprünün özellikle Karadeniz ikliminden etkilenen bir bölgede yapılacağı için ilk donan köprü özelliği göstereceğini vurguluyor Ümit Bey. Yurtdışında yoğun kar yağan yerlerdeki köprü yapımlarından etkileneceklerini düşünerek alttan ısıtmalı astfalt yapılacağını düşünüyorum... 

Biliyorsunuz bizim köprülerimiz görsel şölen. Hayran kalmamak elde değil. Işıklandırılmanın kuvvetli yapılacağı düşünüldüğünde Kuş Gözlemcilerinin içini korku kaplıyor. Çünkü Kuşların yoğun ışıklandırmaları kara olduğunu sanarak dinlemek için uçuşu kesmeleri seyir halindeki arabalar için tehlike yaratacak diyor Ümit Bey.. Gerek araba farları gerekse köprü ışıklarının Kuşları bu anlamda kendisine çekmesinin vereceği sonuçları bir düşünün...

Yeni havaalanın 63 milyon metrekarelik bir alana konumlandırlıyor olması ve bununla birlikte çevresindeki yapılaşmanın ne kadar alanı kapsayacağının bilinmemesi 
Kuzey Ormanlık alanının ne kadar tahrip olacağı sorusuna ışık tutuyor. 
Kuş bilimcileri için bunun anlamı ise havadaki trafiğin artması ile 
her yıl gerçekleşen bu muazzam kuş göçünün ne yazıkki insan tahribatına karşı gelemeyecek olması.

Tablo içler açısı. İnternette kuş göçünün basında nekadar yer aldığına dair yazıları araştırdım. 3 Köprü ve havaalanının kuş göçlerindeki ve doğal yaşantıdaki tahribatı ile ilgili tepkilere baktım. 
Yeterince sesin duyulmadığı kanaatine vardım.


----

Kuş Bilimcilerinin Sarıyer Keskin virajdan ve İstanbul'un diğer bölgelerinden gelen haberlerle kuş gözlemcilerinin ve fotoğrafçılarının göçlere olan ilgisinin bir hayli fazla ancak gelecek talebinde yeteri kadar karşılanmayacağını vurguluyorlar. Şöyleki yurtdışında yapılan kuş festivallerini örnek göstererek Sarıyer'e gelip kuş gözlemciliği yapacak kişilerin Sarıyer'de konaklaması için yer olmaması, 
bu göçün turizme katkısı olacağının fırsat bilinerek duyuruların buna göre yapılması ve 
bunu festival haline dönüştürülmesi kanatindeyim. Sarıyer Belediyesi ile yaptıkları iletişimin sonuç verdiğini, ilgilendiklerini ilettiklerinden Sarıyer'de yaşıyor olmanın mutluluğu içinde Sarıyer'in eşsiz manzarası, doğasının bozulmamasını diliyoruz ve bunun için biz de taşın altına elimizi koyuyoruz!

Eğer sizde başınızı kaldırıp göğe baktığınızda meraklenmaya başlıyorsanız Mayısın ilk haftasona kadar Sarıyer Keskin Viraj'a gelip bu toplulukla tanışma fırsatı bulabilirsiniz. Facebook'ta İKGT diye yazarsanız veya  twitter'dan da aynı şekilde ulaşabilirsiniz. İnternet sayfaları ne yazıkki açılmıyor.

Ve bir not:

Nisan - Mayıs aylarında yurtdışından gelen Kuş gözlemcileri için yer konusunda yardımcı olmak isteriz eğer böyle bir talep olur ise bizimle  evliveyolda@gmail.com  adresimizden iletişime geçebilirsiniz.

9 Nisan 2013 Salı

Sadberk Hanım Müzesi Sarıyer

Sarıyer'de pırıl pırıl bir hava. Bugünkü havadan eser yok! Atilla'nın personal training dersinin olması dolayısı ile yanımda değil :( Evde güzel vakit geçirdikten sonra spor kıyafetlerimi giyip kulaklıklarımla ipodumu kaptığım gibi kendimi sahile attım. Sahil cıvıl cıvıl... Rotam gidebildiğim kadar ileri gidip geri dönmek. En sevdiğim müzikler ardı ardına çalarken tempolu yürüyüşe başladım. İyot kokusu miss...



Sadberk Hanım Müzesi'nden sabah akşam önünden geçiyorum. Hergün içten içe bir merak bende. Kapısının önünde güvenliği görünce caddenin karşısından elle işaret ederek "bugün açık mı?" diye seslendim... Geri dönüşte uğrayacağım diye el kol işaretleri yaparak yürüyüşüme devam ettim. Ama merak bu ya Çayırbaşı'ndan daha ileriye gitmeyerek geri dönüş yoluna koyuldum. 



Biri erkek diğeri kadın olan güvenlik görevlileri güzel bir karşılamayla içeri aldılar.
Müze girişi fiyatları ise öğrenci 2 tl, tam ise 7 tl. Müze kart sahiplerine de indirim olduğunu öğrendim.

7 Aralık'ta başlayan güncel sergisi "... el emeği göz nuru" müzenin koleksiyonundan Osmanlı işlemeleri. 26 Mayıs'a kadar da sergi devam edecek.

Trabzanlardan yukarı dönen merdivenlerinden ağır ağır çıkmaya başladım. Yüksek tavanlı bu yalı 19. yüzyıl sonlarında inşa edilmiş. 1950 yılında Koç ailesi tarafından satın alınarak müzeye dönüştürme kararı alınmış. Ancak 978 yılına kadar yazlık olarak da kullanılmış.
Vehbi Koç'un eşinin adını taşıdığı yalı O'nun kişisel koleksiyonunu sergilemek üzere açılarak Türkiye'nin ilk özel müzesi olarak sergileme düzeni bakımından çağdaş bir müze uygulamasına örnek değerlendirildiği için "Europa Nostra" ödülüne de layık görülmüş.






1. katta seramik ve cam eserlerin kronolojik olarak sergilendiği odalar bulunuyor. Dönemlere ait bronz, pirinç, bakırdan yapılmış eserler arasında sürahi,kase,tabak,şamdan,kandil gibi bir çok zengin çeşitlilik mevcut. Üzerlerindeki desenler renkler bir cümbüş... Tasarıma meraklıysanız eğer Selçuklu,Eyyubi, Timurlu dönemlerine ait bu eserlerin günümüz tasarımcılarına ne kadar ilham verdiğini hatta birebir kopyaladıklarını görebiliyorsunuz.



Osmanlı dönemi tombak ve tuğralı gümüşlerin sergilendiği odada ise çoğunlukla askeri teçhizat,mutfak eşyaları,hamam tasları görülüyor. İznik seramik kolaksiyonu ise büyük çapta yer almakta. Gül, lüle, sümbül motiflerinin yer aldığı tabak,kase ve vazolar seçkin örnekler...


2. katta yine ağır ağır yüksek tavanlı merdivenlerinden çıkıyorum. Osmanlı dokuma ve işlemelerin yer aldığı geleneksel kadın kıyafetlerinin belirli bir hikayede sergilendiğini gördüğümde gözlerim parıldıyor. Kına geceleri, düğünler gibi özel zamanda giyilen bindallıların üzerindeki sim ve değerli taş ya da boncuk işlemeli kıyafetlerin ağırlığı dokunulmasına kıyılmayacak şekilde özenle o zamanın genç kızlarının elinden çıkmış. O tarihlere doğru geriye gidip bir anda atmosfere girebiliyorsunuz. Tüm dileklerin ve hayallerin tek tek işlenerek oluşturulduğu bu kıyafetler kimbilir kimin nasır tutmuş ellerinden...





Aynı zamanda Osmanlı hat sanatından örneklerde vitrinlerde yer alıyor.



Bitirdiğime üzülüp merdivenlerden inerken öğreniyorum ki bir de arkeolojik eserlerin yer aldığı "Sevgi Gönül Binası" bulunuyor. MÖ 6000'den Bizans dönemi sonuna kadar yaşayan uygarlıkların kültürlerini yansıtılan eserler, pişmiş toprak, çeşitli kaplar,figürler, süs eşyaları, altın, sikkeler gibi eserlerden oluşuyor.





Müze'ye hayran olmamak elde değil. Yabancı turistlerin akın akın geldiğini görünce çok mutlu oluyorum. Ancak yaşadığımız şehirde belki benim kadar yakınsanız gitmemenin üzüntüsünü de yaşıyorum. En kısa sürede planınıza alıp Sadberk Hanım Müzesi'ni ziyaret etmelisiniz. Öyleki çıktığınızda farklı vizyona ve bir okadar desene hatta renklere sahip olacaksınız. Tarihteki güzellikleri görmeniz de cabası...

Aklımda tasarımlarımda da kullanabileceğim bir çok tesen renk ile çıktığım müzeden Mutlu bir Yüz :)

Müze Çarşamba ve 1 ocak dini bayramların birinci günü hariç diğer günler açık. (tıklayıp görebilirsiniz)



Bu müzenin kurulmasına neden olan Sadberk Hanım'a ve bu isteğini yerine getiren Vehbi Koç'a teşekkürlerimizi bir borç biliriz...